16 Ocak 2011 Pazar

Erkan Oğur Seher Yeli


nasıl bir huzur bu tını,
nasılda yakıyor içi.
şaşırmıyorum oysa.


Zeynebim - Erkan Oğur

evvel zaman içinde...

bir cigara yakıcam ulan bu gece...
o beni yakmadan ...

gerçek güzellik

haydaa !
bide sen çıktın şimdik başımıza...
az sağa çek bakim....
bir de şarkı mırıldan inceden...
heh şöle bi ses verde;
çığırtkan güzelliğini görelim...

kokan kararsızlıklar avamı

sadece kimya meselesi bu hiçlik.
son demde kokan şehvet kurgusuna yandan bir bakış.
girdik bir kere napalım.

dönüyor :)

durdu işte...
en nihayetinde kafa bu o da duruyor işte...
talihime yanmanın ötesindeyken salıverdim bütün ayıpları...
zırvalıklar kraliçesinden martavalar şimdik....
pofffff...
sat anasını gitsin be kadın...
bi şarhoş sen değilsin ki zira dünyanında başı dönüyor...

15 Ocak 2011 Cumartesi

kör nokta

zurnanın zırt dediği yerden başka ses mi çıkar bu memlekette.
herkes konuşur da bir ben duyamam.
kainat sussa da bir ben susmam

bana dön ama hep bana lütfen.

şimdi bir derviş lazım bizee,
hem de devşirmeden gelmeyecek tipte
ey erenler, erişmişler yumağı,
kesin traşı da, yolumuza bakalım gün dönmeden.
atın martaval da, ödümüzü yakalım inceden inceden.

baştan başlayalım.

Nedir yitirdiğim şey?
Masumiyet?
Yok canım!
Böyle iri iri, yaman sözcüklere sığacak birşey değil.
Bana verilmiş ve verilmemiş her şeyin toplamıyım ben, yitirdiklerimle yitireceklerimin , sözcüklerle suskunlukların..Ve bu güne dek yüzümü maskesiz gören olmamıştır.

bazen kimin ne söylediğinden çok ne yaptığının anlam ifade etmediğini kavrama çabasından uzaklaşıp kendi çamurunda yoğrulan kısır döngü girdabı

söylemlerden uzak dilinden bir kopuşsa bu ;
acınası bir kalbe bakıyorum şu an.

havası başka memleketler özlemek bize düşmese gerek

hey gözünü sevdiğimin memleketi,
kızasım bile gelmiyor sana düşündükçe insanını
içime çeksem de havanı ,
soluyasım bile gelmiyor düşündükçe karanlığı

açıklıyorum.

koca bir hiç olmasa gerek bu yakarışlar.
hiç susmak bilmezdi bu dilim,
işte bu gece susayazdı tüm çıplaklığıyla,
korkuya yakalanmayan gülen gözler baktı mı bu dünyaya
kuşkusuz bir tonda.
bu bir manifesto !
ben dürüst değilim ne kendime, ne insan denen varlığa ne de kainata
hiç olmanın yokluğunda var olmak tan öte geçemeyen bedenim bana küstün mü ?
korkarım ruhum istila altında.
ve ben müteşekkürüm

tövbe haşaaa....

bir sanat eseri çıkartamadık gitti şu götü boklu dünyaya....
ne hacet ki üstümüze vazife, edinmişiz....
sormasam da uzak kalamıyor ya bu kisveli zihin ,
sonu kaos, karmaşa, metamorfoz...
bir doğuramadık gitti en afillisinden düşünce balonu!
bir kuramadık kurmalı faremizi saatimizin cam göbeğine kurnazca..
kime düşmüşse derdi gerilen hep biz olmuşuz çiköfte kıvamında

lütfen

boşver...içindeki ses,olmak istedigin yer,görmek istedigin dünya gibi konuş benimle...

hep bir suçlu aranır ve pek de kolay olur bulunması

kime emanet edeceği bilinmeyen hiçlik ötesi bir zekanın eseriyse bu efkar,
içse de içe döner, içmese de.

ara nağme

ölmek bile ucuz geliyor artık bu bedene ,
nafile güzel yüzlüm
seni sadece ben görebilirim.
sadece benim ellerim dokunabilir sana,
senin sesin hükmedebilir ruhuma,
sen sadece,
dokun
duy
bak
yeter.

ben bile bilmiyorum bana sorma

ortama düşen sanatçı kıllığından uzak;
söz veriyorum şimdi.
kaç ederse keyfim ona göre içerim.
kah güler kah söver keyfim bak ona göre giderim.
bir kaçar bir göçerse fikrim, zor dönerim.
hoş uçar dem çeker kibrim,işte o zaman yan çizerim:)

aklın geçişi

hayat,
senin için endişe etmeli miyim bilmiyorum!
ve bunda gayet ciddiyim.

Rita'nın sesi

duyana özel bir mahremiyette saklıdır.

abidik gubidik

arabulucu ,
yan satıcı,
can yakıcı,
el verici,
göz kusuru
bok yiyici,
uç böceği,
sat samanı,
kes cezayı,
al parayı,
bul kupayı,
kel zekai,
aç kutuyu,
söyle kötüyü,
duy zamanı,
vur bilinci,
öp haspayı,
kır zinciri ,
git kibirile.

Rita

Etekleri zil çalan bir çoçuk misali dans eder Rita,
Döner döner döner...
Her ayak vuruşunda bir parça düşer önüne benliğinden,
müziğin her ruhuna dokunuşunda yok olur ayakları,
kırmızı ayakkabıları küsmez ona hiç mavileri giydi diye.
Bilir ki gökkuşağının bir parçasıdır rita.
Bilir ki etekleri sadece zil çalmaz onun.
Sadece elleri kıvranmaz göğe ermişken yüreği.
Hiç susmaz ya rita ,
Duygudan yoksun zihnin girdabından azabına inat haykırır
Bazen görür gibi olsa da gerçeği, vazgeçmez düş kurmaktan
Bir gün ;
Rita dedi biri;
Ben sustum ve ona baktım.
Ruhun okunmamış mektuplarına yazılmış mısraları olsa gerek yüzün, sevgiye adanmış olsa gerek bu güzel dilin bilmese de konuşmayı pek, küsmezse eğer yeşil ayakkabılar maviye sonsuza dek sadece danset

lütufmuş meğer

az adam ol da gel diyeceğim,
olası adam sıfatına nasıl gireceksin orası tutarsız işte.
az kıvama gel diyeceğim,
kıvamı tutmamış kekten beter olmada göreyim hadi.
az beri gel de yüzünü göreyim diyeceğim.
yüzsüz olmanında alemi yok şekerim.

dur durak yok derviş...

bu gece bütün harfleri kusacağım bu mabede,
az içip dem'e varacak
düş kurup uçacağım göğe
"uçurtmayı vurmasınlar anne" nin söylenmediği bir diyar bulacağım aciz bedene
çok içip dergaha dönecek ya bu viran tin'cik,
sonsuza dek;
bu gece bütün harfleri kusacağım bu kubbeye.

hissizlik abidesi olamaya görsün bu arsız atan yürek

gözün gördüğünü yürekte görür mü sahi...
ben bilmiyorum ya herkes görür olmuş
kaç göz var üstümüzde dersin?
kaç bin yürek?
kaç milyon yüz?
kimin gerçeği kime yalan.
sana bana ona buna şuna adama kadına havaya suya ademe havvaya mı?
dün didiklendim.
bu gün perilendim
şimdi;
kaos , gerilim ve titrek bacakların dansı.
ayıpsa ayıp yasaksa yasak kime ne!
gülesim var ruh!
öpesim var seni.
zamanın öfkesini bana,
şiddetini iç yarama merhem ededursun hele
önce öpüp, sonra güleceğim kadere...