7 Şubat 2009 Cumartesi

ne taraftaydın?

Eli el yapan, ona kavrama yetisini kazandıran başparmaktır.Kadri bilinmemiş, bücür bilge.Arabaya koyulmuş kör atlar gibi sürekli birlikte , eşgüdüm içinde hareket eden dört parmaktan ayrılır.Bunun bedelini de çirkinlikle sürgünlükle öder.Gelgelelim bütün diğer parmaklara dokunabilmek gibi bir ayrıcalığa sahiptir.Kendini tutan el: kuyruğunu ısıran yılan, kendisini tanıyan bilinç. Kabalanın kozmik ağacındaki paşparmaksa, işaret parmağı "yargı"dır.O gösterendir,imleyen ve suçlayan.Tek bir devinimle dağları yerinden oynatır."Gel" der sözgelimi hafifçe kıvrılarak, "Sen!" der ya da "Ben!" Tetiği çeken parmaktır o.Upuzun başında kavak yelleri esen ortaparmak: Ailenin kabadayısı, işaret parmağının aklı kıt işbirlikçisi. (Oysa başparmak; yumruk atılırken ya da selam çakılırken utanç içinde gizlenir.)Ağacın köküne doğru inelim şimdi: "Tahakküm" esnemeyi, kıvrılmayı bilmeyen , yarı felçli bir hasta gibi güçlükle kımıldayan işaret parmağı . Zincirlerini sevmesi için mücevherlerle donatılmıştır. Serçeler gibi korunmasız, savunmasız, aç ve öksüz küçük parmağa, "Hani bana" diye ağlayan parmağa, kutsal ağacın son küresini veriyorum yani kokünü ve en yukarıdaki meyvesini :

Yaşamın oyduğu çizgilerime bakıyorum, çakıl taşlarındaki yol yol dalga izlerine benziyorlar.Geniş ve üzerin yürünebilir gibi görünseler de hiçbiri bir yere varmıyor. Anayollar çatallaşmalar, kavşaklar, dar merdivenler, gizli geçitler, ırmaklar köprüler, dehlizler...Ve hep bir kapı. En son ve en gerçekleri saklayan....Z'den A'ya doğru bir kez daha öğrensem harfleri, parmak izini sürsem sancıların, el çizgileirmde bir yolculuk yapsam doğduğum güne, değişik güzergahlar, rotalar denesem cesurca, yeniden küçük bir çoçuk olsam, beceriksizce kalemi kavrayan ve adını ilk kez yazan...Sonrası;Yola çıkmak için beş küçük istasyon!Cümle cümle yeniden mi yazmalı içinden kovulduğun kitabı...Dilim toza bulanmış şimdi, artık susuyorum....

Hiç yorum yok: